top of page

Kendini Bilme Yolculuğu: Bağdat’tan Öteye Anlam Arayışı

Bu yazı https://coachmagazine.net/ dergisinde yayınlanmıştır.



İnsan, hayata gözlerini açtığı ilk anda büyüleyici bir başlangıç yapar. Taze bir ruh, dünya

sahnesine adım atarken, mucizelerle dolu bir hazine sandığı gibi birçok bilgi ve yetenekle

donatılmıştır. Anne sevgisiyle şekillenen bu ruh, hayatı boyunca sayısız deneyim, değişim ve

dönüşüm yaşar. Ancak bu yolculuk her zaman düz bir çizgide ilerlemez; zaman zaman düşmek,

kalkmak, yükselmek, tekrar düşmek ve yeniden yola koyulmak bir yaşam eğirisi oluşturur. Bu,

hayatın kaçınılmaz döngüsüdür. Bu döngü içinde yorgun hissetsek de devam etmek ve

deneyimlerimizin eşiğinden geçmek esastır.

Şamanizmde dört yön ve dört element, kozmik dengeyi ve doğanın temel güçlerini simgeler.

Hayatın akışı bizi bu dört yönün döngüsünde sürekli olarak dönüştürür; bazen doğuya, bazen

batıya, kuzeye veya güneye yönlendirir. Doğu, hava elementini temsil eder ve yenilenme,

aydınlanma ve bilgelik ile ilişkilendirilir. Bu yön, yeni başlangıçlar ve ilham kaynağıdır. Batı ise su

elementini simgeler, duygusal derinlik, dönüşüm ve iyileşmeyi ifade eder. Batı, duygusal

süreçlerin ve kişisel dönüşümün temsilcisidir. Kuzey, toprak elementini temsil eder ve güven,

sağlamlık ile köklenmeyi ifade eder. Kuzey yönü, istikrar ve fiziksel dünya ile ilişkilidir. Güney ise

ateş elementini simgeler; enerji, yaratıcılık ve güçle bağlantılıdır. Güney, kişisel gücü ve yaratıcı

enerjiyi temsil eder. Bu yönler ve elementler, yaşam yolculuğumuzda dengeyi sağlar ve içsel

dünyamızla uyumlu bir şekilde rehberlik eder. Hazırsak, yola çıkalım; çünkü "Sora sora Bağdat

bulunur," denir. Bununla birlikte, amacımız Bağdat'tan öteye geçmektir.

Bütünsel koçluk, ruh, beden ve zihni bütün olarak ele almayı gerektirir ve psikoloji ile ruhsallık

arasındaki ilişkiyi kapsar. Bu yaklaşım, bireyin hem zihinsel hem de manevi yönlerini içerir ve

kişinin kendiyle yüzleşmesini sağlayarak, kendisini ruhsal açıdan anlamaya yardımcı olur.

Bütünsel koçluk, kişisel farkındalığı artırarak ve içsel uyumu sağlayarak, bireyin tüm yönleriyle

dengede olmasına katkıda bulunur. Denge, yaşamın en önemli mihenk taşlarından biridir;

bozulduğunda ise yolumuzu şaşırabiliriz. Bu dengenin bozulmasına neden olan faktörler arasında

çevremiz, ailemiz, işimiz, yaşam tarzımız, inançlarımız, kültürümüz, ruhsal gelişim ve kişisel

yapımız yer alır. Bu unsurlar, dengeli bir yaşamı etkiler ve her biri bizi farklı yollara yönlendirebilir.

Kendini bilme yolculuğunda, birey deneyim, bilgi ve ruh üçlüsünden hangisinin yol gösterici

olduğunu keşfetmek ister. Ruh, bedenimize sığmış sonsuz bir enerjidir ve kendini deneyimler

aracılığıyla ifade eder. Bilgi ise ruhun hafızasında saklıdır ve deneyimlerle bilince çıkar. Kendini

bilen kişi, ruhunu tanır; ruhunu tanıyan ise kendini anlar. Bu bağlamda, bütünsel koçluk ve kişisel


farkındalık süreçleri, bireyin kendini ve ruhunu daha iyi anlamasına yardımcı olur ve böylece

dengeyi sağlama yolunda önemli bir adım atılabilir. Bu bağlamda, Antik Yunan tapınaklarının

girişinde yazan "Kendini Bil" sözü büyük bir anlam taşır. Peki, insan kendini nasıl bilebilir? Bu,

kişinin kendini ve yaşamını sorgulamasıyla başlar.

Shakespeare’in Kısasa Kısas oyununda İsabella'nın bir repliği, insanın bu sorgulama sürecine

dikkat çeker: “İnsan, kibirli insan; geçici bir yetki kazandı mı, emin olduğu şeyde çok cahil olduğu

halde, kırılgan varlığıyla öfkeli bir maymun gibi, Tanrı’nın gözleri önünde öyle akıl almaz, budalaca

eylemlere girişir ki, ağlatır melekleri; eğer onlar da bizim gibi olsalardı, ölümlülerin budalalığına

kahkahalarla gülerlerdi.” Bu sözler, insanın kendi kibri ve sınırlılıklarıyla yüzleşmesinin önemini

vurgular. Kendini bilme yolculuğu, bu tür içsel yüzleşmelerle derinleşir ve insanı anlamlı bir

yaşama yönlendirir.

Bu noktada, varlığımıza dair keşfetmeyi bekleyen birçok bilgi varken, eylemlerimiz, tutumlarımız

ve davranışlarımızla geçici kazanımlar karşısında yıkıcı olabiliriz. Kendini bilmek; yaradılışını,

varlığının amacını, karakterini, geçmiş deneyimlerini, alışkanlıklarını, davranış kalıplarını ve

bunların yaşamına etkilerini fark etmekle mümkündür. Negatif davranışlar; dedikodu, kıskançlık,

kibir ve öfke gibi özellikler ruhsal dengemizi bozar. Bu olumsuz duygular yalnızca zihinsel değil,

fiziksel sağlığımız ve aile, sosyal çevremiz ve toplum üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.

Örneğin, kıskançlık, zihni vesveselerle doldurur ve kendimizi değersiz, yetersiz ve güvensiz

hissetmemize yol açar; başkalarını bir tehdit olarak görmemize neden olur. Kibir, aslında

derinlerde yatan bir yetersizlik duygusunun dışavurumudur. Friedrich Nietzsche’nin “Kibir, orijinal

görünme korkusudur. Bu nedenle de gurur eksikliğidir; fakat yine de özgünlük eksikliği değildir.”

sözü, kibirin yoksun olduğumuz duygularımızın abartılı bir yansıması olduğunu anlamamıza

yardımcı olur.

Bu tür duyguları ve bunların yol açtığı davranışları, bunları besleyen çevreyi ve ortamı

dönüştürmek, ruhsal sağlığımız için atılması gereken önemli bir adımdır. Ruhsal ve kişisel gelişim,

aynı zamanda aile ve bireysel travmalarla da yakından ilişkilidir. Bu konular, psikoloji ve psikiyatri

alanında derinlemesine araştırılmakta ve incelenmektedir. Anlaşılmayan ve dönüştürülemeyen

travmalar, sağlıksız bir birey ortaya çıkarır ve bireyin yaşamını olumsuz etkiler. Dönüştürülen

yaralar ve travmalar ise insan hayatı için birer şifa kaynağı olabilir. Ruhsal gelişim için travmaların

dönüştürülmesi, insanın anlam arayışında yeni kapılar açabilir. Birçoğumuzun severek okuduğu

Viktor E. Frankl’in İnsanın Anlam Arayışı kitabı, yaşamı anlama ve dönüştürme sanatı olarak bize

yol gösterir. Frankl’a göre, yaşam acı çekmeyi içerir ve hayatı sürdürebilmek, bu acının içinde bir

anlam bulmakla mümkündür. Eğer hayatın bir amacı varsa, acı çekmenin ve ölümün de bir amacı

olmalıdır.

İnsan, yaşamındaki her şeyin üstesinden gelebilir; yeter ki kendi potansiyelinin farkında olsun ve

değişime açık olsun. Kararlarımızı nasıl verdiğimiz, potansiyellerimiz ve bu yaşama ne amaçla

geldiğimiz gibi sorulara yanıt aramak, kendini bilme yolculuğunun önemli adımlarıdır. Bu

yolculukta derin ve güçlü sorular sormak, yaşam deneyimlerinden öğrenmek, tekrarların farkına

varmak ve bunları dönüştürmek kritik öneme sahiptir.

Ruhsal ve kendini bilme, keşfetme yolculuğunda birçok kadim öğreti; koçluk, psikoloji, sanatla

terapi uygulamaları ve çeşitli şifa yaklaşımları bize rehberlik eder. Bu yöntemler, kendimizi

keşfetmemizi sağlayan geliştiren araçlardır. Yaşamımızda iyilik yapmak, olumlu konuşmak,

hoşgörülü ve adil olmak, dinlemek, saygı duymak, sevgiyle yaklaşmak, güven duymak ve vermek

gibi tutum ve davranışlar, ruhun yükselmesine katkıda bulunur. İnsan ruhunu yükselten diğer

önemli değerler ise, elde ettiklerimizi paylaşmak ve birlikte çalışmaktır.


Sonuç olarak, kendini bilme yolculuğu, yaşamı ve kendimizi anlamaya yönelik derin bir keşif

sürecidir. Bu süreçte, yalnızca kişisel potansiyellerimizi değil, aynı zamanda ruhsal ve manevi

yönlerimizi anlamak da bize fayda sağlar. Şamanizmin dört yönü ve elementleri, bu yolculukta

dengeyi ve rehberliği sağlayan güçlü sembollerdir. Doğu, Batı, Kuzey ve Güney yönleri, her biri

farklı yönlerden kişisel dönüşümü ve içsel dengeyi temsil eder. Bütünsel koçluk ve kişisel

farkındalık çalışmaları, bu yönleri ve elementleri anlamamıza ve dengede kalmamıza yardımcı

olabilir.

Sonuçta, bu yolculuk hem bireysel hem de toplumsal düzeyde anlam ve denge arayışını temsil

eder. Kendini bilmek, sadece bireysel bir keşif değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.

Bu sürecin her adımında, bilgelik, sevgi ve paylaşımın rehberliğinde ilerlemek, hem kişisel hem

de toplumsal gelişim için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, kendini bilme yolculuğunda attığımız

her adım, hem kendi ruhsal büyümemize hem de çevremize olumlu katkılar sağlar.

Her insanın ruhu, parmak izi gibi kendine özeldir; yolu ve yolculuğu farklıdır. Ve çoğumuz için

geçerli olan bir gerçek vardır: Kendini bilmek ve bu bilginin ışığında ilerlemek. Yolunuz açık,

yolculuğunuz güzelliklerle dolu olsun.


Bu yolculukta Bağdat’tan öteye anlam arayışında belki bir kaç soru katkı sağlayabilir.


İçsel dünyanızı sonsuz bir sanat galerisinde izlediğinizi hayal edin, bu sergi size sizinle ilgili ne

ifade ediyor?

Kişisel potansiyelinizi tam olarak anlayabilseydiniz, bu bilgi ile yaşamınızda neyi değiştirirdiniz?

Ruhsal olarak kendinizi tarif ediyor olsaydınız bu neye veya kime benzerdi?

Ruhsal ve kişisel ihtiyaçlarınızı karşılayan tatmin edici bir yaşam için neye ihtiyacınız var?


Bu sorulara vereceğiniz yanıtların, yaşamınıza ve size katkı sağlamasını dilerim.


Esme Altuncevahir

MYK Belgeli Koç, Yaratıcı Drama Eğitmeni, Dışavurumcu Sanatlar Koçu

Comments


© Esmeden 2024 - Design Theme by Sydney Oliver

bottom of page