Kendini Bilme Yolculuğu: Bağdat’tan Öteye Anlam Arayışı
- Esme Altuncevahir

- Jun 29
- 5 min read
Bu yazı https://coachmagazine.net/ dergisinde yayınlanmıştır.
İnsan, hayata gözlerini açtığı ilk anda büyüleyici bir başlangıç yapar. Taze bir ruh, dünya
sahnesine adım atarken, mucizelerle dolu bir hazine sandığı gibi birçok bilgi ve yetenekle
donatılmıştır. Anne sevgisiyle şekillenen bu ruh, hayatı boyunca sayısız deneyim, değişim ve
dönüşüm yaşar. Ancak bu yolculuk her zaman düz bir çizgide ilerlemez; zaman zaman düşmek,
kalkmak, yükselmek, tekrar düşmek ve yeniden yola koyulmak bir yaşam eğirisi oluşturur. Bu,
hayatın kaçınılmaz döngüsüdür. Bu döngü içinde yorgun hissetsek de devam etmek ve
deneyimlerimizin eşiğinden geçmek esastır.
Şamanizmde dört yön ve dört element, kozmik dengeyi ve doğanın temel güçlerini simgeler.
Hayatın akışı bizi bu dört yönün döngüsünde sürekli olarak dönüştürür; bazen doğuya, bazen
batıya, kuzeye veya güneye yönlendirir. Doğu, hava elementini temsil eder ve yenilenme,
aydınlanma ve bilgelik ile ilişkilendirilir. Bu yön, yeni başlangıçlar ve ilham kaynağıdır. Batı ise su
elementini simgeler, duygusal derinlik, dönüşüm ve iyileşmeyi ifade eder. Batı, duygusal
süreçlerin ve kişisel dönüşümün temsilcisidir. Kuzey, toprak elementini temsil eder ve güven,
sağlamlık ile köklenmeyi ifade eder. Kuzey yönü, istikrar ve fiziksel dünya ile ilişkilidir. Güney ise
ateş elementini simgeler; enerji, yaratıcılık ve güçle bağlantılıdır. Güney, kişisel gücü ve yaratıcı
enerjiyi temsil eder. Bu yönler ve elementler, yaşam yolculuğumuzda dengeyi sağlar ve içsel
dünyamızla uyumlu bir şekilde rehberlik eder. Hazırsak, yola çıkalım; çünkü "Sora sora Bağdat
bulunur," denir. Bununla birlikte, amacımız Bağdat'tan öteye geçmektir.
Bütünsel koçluk, ruh, beden ve zihni bütün olarak ele almayı gerektirir ve psikoloji ile ruhsallık
arasındaki ilişkiyi kapsar. Bu yaklaşım, bireyin hem zihinsel hem de manevi yönlerini içerir ve
kişinin kendiyle yüzleşmesini sağlayarak, kendisini ruhsal açıdan anlamaya yardımcı olur.
Bütünsel koçluk, kişisel farkındalığı artırarak ve içsel uyumu sağlayarak, bireyin tüm yönleriyle
dengede olmasına katkıda bulunur. Denge, yaşamın en önemli mihenk taşlarından biridir;
bozulduğunda ise yolumuzu şaşırabiliriz. Bu dengenin bozulmasına neden olan faktörler arasında
çevremiz, ailemiz, işimiz, yaşam tarzımız, inançlarımız, kültürümüz, ruhsal gelişim ve kişisel
yapımız yer alır. Bu unsurlar, dengeli bir yaşamı etkiler ve her biri bizi farklı yollara yönlendirebilir.
Kendini bilme yolculuğunda, birey deneyim, bilgi ve ruh üçlüsünden hangisinin yol gösterici
olduğunu keşfetmek ister. Ruh, bedenimize sığmış sonsuz bir enerjidir ve kendini deneyimler
aracılığıyla ifade eder. Bilgi ise ruhun hafızasında saklıdır ve deneyimlerle bilince çıkar. Kendini
bilen kişi, ruhunu tanır; ruhunu tanıyan ise kendini anlar. Bu bağlamda, bütünsel koçluk ve kişisel
farkındalık süreçleri, bireyin kendini ve ruhunu daha iyi anlamasına yardımcı olur ve böylece
dengeyi sağlama yolunda önemli bir adım atılabilir. Bu bağlamda, Antik Yunan tapınaklarının
girişinde yazan "Kendini Bil" sözü büyük bir anlam taşır. Peki, insan kendini nasıl bilebilir? Bu,
kişinin kendini ve yaşamını sorgulamasıyla başlar.
Shakespeare’in Kısasa Kısas oyununda İsabella'nın bir repliği, insanın bu sorgulama sürecine
dikkat çeker: “İnsan, kibirli insan; geçici bir yetki kazandı mı, emin olduğu şeyde çok cahil olduğu
halde, kırılgan varlığıyla öfkeli bir maymun gibi, Tanrı’nın gözleri önünde öyle akıl almaz, budalaca
eylemlere girişir ki, ağlatır melekleri; eğer onlar da bizim gibi olsalardı, ölümlülerin budalalığına
kahkahalarla gülerlerdi.” Bu sözler, insanın kendi kibri ve sınırlılıklarıyla yüzleşmesinin önemini
vurgular. Kendini bilme yolculuğu, bu tür içsel yüzleşmelerle derinleşir ve insanı anlamlı bir
yaşama yönlendirir.
Bu noktada, varlığımıza dair keşfetmeyi bekleyen birçok bilgi varken, eylemlerimiz, tutumlarımız
ve davranışlarımızla geçici kazanımlar karşısında yıkıcı olabiliriz. Kendini bilmek; yaradılışını,
varlığının amacını, karakterini, geçmiş deneyimlerini, alışkanlıklarını, davranış kalıplarını ve
bunların yaşamına etkilerini fark etmekle mümkündür. Negatif davranışlar; dedikodu, kıskançlık,
kibir ve öfke gibi özellikler ruhsal dengemizi bozar. Bu olumsuz duygular yalnızca zihinsel değil,
fiziksel sağlığımız ve aile, sosyal çevremiz ve toplum üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.
Örneğin, kıskançlık, zihni vesveselerle doldurur ve kendimizi değersiz, yetersiz ve güvensiz
hissetmemize yol açar; başkalarını bir tehdit olarak görmemize neden olur. Kibir, aslında
derinlerde yatan bir yetersizlik duygusunun dışavurumudur. Friedrich Nietzsche’nin “Kibir, orijinal
görünme korkusudur. Bu nedenle de gurur eksikliğidir; fakat yine de özgünlük eksikliği değildir.”
sözü, kibirin yoksun olduğumuz duygularımızın abartılı bir yansıması olduğunu anlamamıza
yardımcı olur.
Bu tür duyguları ve bunların yol açtığı davranışları, bunları besleyen çevreyi ve ortamı
dönüştürmek, ruhsal sağlığımız için atılması gereken önemli bir adımdır. Ruhsal ve kişisel gelişim,
aynı zamanda aile ve bireysel travmalarla da yakından ilişkilidir. Bu konular, psikoloji ve psikiyatri
alanında derinlemesine araştırılmakta ve incelenmektedir. Anlaşılmayan ve dönüştürülemeyen
travmalar, sağlıksız bir birey ortaya çıkarır ve bireyin yaşamını olumsuz etkiler. Dönüştürülen
yaralar ve travmalar ise insan hayatı için birer şifa kaynağı olabilir. Ruhsal gelişim için travmaların
dönüştürülmesi, insanın anlam arayışında yeni kapılar açabilir. Birçoğumuzun severek okuduğu
Viktor E. Frankl’in İnsanın Anlam Arayışı kitabı, yaşamı anlama ve dönüştürme sanatı olarak bize
yol gösterir. Frankl’a göre, yaşam acı çekmeyi içerir ve hayatı sürdürebilmek, bu acının içinde bir
anlam bulmakla mümkündür. Eğer hayatın bir amacı varsa, acı çekmenin ve ölümün de bir amacı
olmalıdır.
İnsan, yaşamındaki her şeyin üstesinden gelebilir; yeter ki kendi potansiyelinin farkında olsun ve
değişime açık olsun. Kararlarımızı nasıl verdiğimiz, potansiyellerimiz ve bu yaşama ne amaçla
geldiğimiz gibi sorulara yanıt aramak, kendini bilme yolculuğunun önemli adımlarıdır. Bu
yolculukta derin ve güçlü sorular sormak, yaşam deneyimlerinden öğrenmek, tekrarların farkına
varmak ve bunları dönüştürmek kritik öneme sahiptir.
Ruhsal ve kendini bilme, keşfetme yolculuğunda birçok kadim öğreti; koçluk, psikoloji, sanatla
terapi uygulamaları ve çeşitli şifa yaklaşımları bize rehberlik eder. Bu yöntemler, kendimizi
keşfetmemizi sağlayan geliştiren araçlardır. Yaşamımızda iyilik yapmak, olumlu konuşmak,
hoşgörülü ve adil olmak, dinlemek, saygı duymak, sevgiyle yaklaşmak, güven duymak ve vermek
gibi tutum ve davranışlar, ruhun yükselmesine katkıda bulunur. İnsan ruhunu yükselten diğer
önemli değerler ise, elde ettiklerimizi paylaşmak ve birlikte çalışmaktır.
Sonuç olarak, kendini bilme yolculuğu, yaşamı ve kendimizi anlamaya yönelik derin bir keşif
sürecidir. Bu süreçte, yalnızca kişisel potansiyellerimizi değil, aynı zamanda ruhsal ve manevi
yönlerimizi anlamak da bize fayda sağlar. Şamanizmin dört yönü ve elementleri, bu yolculukta
dengeyi ve rehberliği sağlayan güçlü sembollerdir. Doğu, Batı, Kuzey ve Güney yönleri, her biri
farklı yönlerden kişisel dönüşümü ve içsel dengeyi temsil eder. Bütünsel koçluk ve kişisel
farkındalık çalışmaları, bu yönleri ve elementleri anlamamıza ve dengede kalmamıza yardımcı
olabilir.
Sonuçta, bu yolculuk hem bireysel hem de toplumsal düzeyde anlam ve denge arayışını temsil
eder. Kendini bilmek, sadece bireysel bir keşif değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
Bu sürecin her adımında, bilgelik, sevgi ve paylaşımın rehberliğinde ilerlemek, hem kişisel hem
de toplumsal gelişim için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, kendini bilme yolculuğunda attığımız
her adım, hem kendi ruhsal büyümemize hem de çevremize olumlu katkılar sağlar.
Her insanın ruhu, parmak izi gibi kendine özeldir; yolu ve yolculuğu farklıdır. Ve çoğumuz için
geçerli olan bir gerçek vardır: Kendini bilmek ve bu bilginin ışığında ilerlemek. Yolunuz açık,
yolculuğunuz güzelliklerle dolu olsun.
Bu yolculukta Bağdat’tan öteye anlam arayışında belki bir kaç soru katkı sağlayabilir.
İçsel dünyanızı sonsuz bir sanat galerisinde izlediğinizi hayal edin, bu sergi size sizinle ilgili ne
ifade ediyor?
Kişisel potansiyelinizi tam olarak anlayabilseydiniz, bu bilgi ile yaşamınızda neyi değiştirirdiniz?
Ruhsal olarak kendinizi tarif ediyor olsaydınız bu neye veya kime benzerdi?
Ruhsal ve kişisel ihtiyaçlarınızı karşılayan tatmin edici bir yaşam için neye ihtiyacınız var?
Bu sorulara vereceğiniz yanıtların, yaşamınıza ve size katkı sağlamasını dilerim.
Esme Altuncevahir
MYK Belgeli Koç, Yaratıcı Drama Eğitmeni, Dışavurumcu Sanatlar Koçu



Comments